Şubat 07, 2012


düşünüyorum da paylaşım gündüzün kimyasında var sanki. birliktelik, açıklık, dışa vurum.

bu yüzden ben, paylaşmak istediğim bir şeyler varsa erken kalkarım. güne güvercinlerle birlikte başlarım. açıktır yüreğimin kapısı, bir tebessümdür kilitli kasalarımın şifresi. içindeki çoşkuyu yansıtmak isteyen bir ressamın canlı renkleriyle dolup taşan tablosu gibi dikkat çeker sözlerim. bir sağa bir sola, bir sana bir ona bakmaktan usanmaz gözlerim. yere düşürdüğün neşeyi alıp yeniden kucağına bırakır ellerim. o kadar doludur ki poşetim, yorgunluktan gecenin erken saatlerinde yatağa düşerim. uyku daha yatağım ısınmadan varır koynuma. bir sonraki günün başlamasına saatler kaldığının bilinciyle minnetle kapanır gözlerim.

ve gecenin doğasında mahremiyet var sanki. yalnızlık, gizlilik, içe vurum.

bu yüzden ben, görmeye katlanamadığım şeyler varsa geç kalkarım. günü güvercinlerle birlikte uğurlarım. yüreğimin kapısı sadece içeriden açılan odalarına geçerim. gecenin şeffaf örtüsünü üzerime çekip yıldızlarla dolu göğü seyre dalarım. milyonlarca yıldız yan yana ışıldarken, aslında her birinin bir diğerinden ne kadar uzakta olduğunu hatırlarım. sonra bu şehrin, bu ülkenin, bu kıtanın, bu dünyanın, ve adını bile bilmediğim galaksilerin KP519 gibi saçma sapan isimler verilen gezegenlerinin de, benim gibi bir başına bu yıldızlı göğü izleyen yalnızları olduğunun farkına varırım. içime belki kendimin bile duymadığı bir şarkı fısıldarım gizlice. mutlu insanların yataklarından uykusunu almış olarak kalkan günaydınlarıyla karşılaşmamak için usulca başımı yastığa koyarım. uykusuzluktan değil, bir sonraki geceyi uyuyarak geçirmekten korktuğum için kapanır gözlerim.

siz de benim gibi düşünüyorsanız eğer, dilerim ki akşamüzerleri uyandığınız günler ve seher vakitlerinde uğurladığınız geceler bundan böyle uzağınızda olsun. ama öyle uzanamayacağınız bir yerde değil. çünkü vakitsiz öten horozların ve semayı terk eden yıldızların dilini unutmanızı istemem. sonra anlaşamayız artık sizinle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder